top of page


Sıkça sorulan sorular
Tedavi - Soru 14

 

Koronavirüs aşısı bir yıl gibi kısa bir sürede kullanıma sunuldu.
Peki HIV'in aşısı neden hala bulunamadı?

Pek çok insanın aklını -haklı olarak- kurcalayan bu konuda bir hayli soru aldık.

Konuyu çok farklı boyutları ve detayları ile ele alan hayli uzun cevaplar vermenin  mümkün olduğu soruyu

-#hivhakkindahersey sıkça sorulan sorular bölümü için- kısaca yanıtlamaya çalışalım;

en önemli faktör finansman. Parasal kaynakların COVID19’a, modern tarihte hiçbir hastalık alanına odaklanmadıkları kadar yoğun ve

kararlı biçimde odaklanmaları, hızlı sonuç almada çok büyük rol oynadı. COVID-19'un çok kısa sürede, küresel ve ortak bir soruna

dönüşmesi, durumun aciliyetinin görmezden gelinemeyeceği bir atmosfer yaratınca, bütçe ihtiyacı hızlıca aşıldı. Hatta bu bütçenin

oluşması için, farklı hastalık alanlarında sürmekte olan araştırma ve ilaç çalışmalarının bütçelerinden de yararlanıldı. Evet bu riskli bir

tercihti, fakat neyse ki sonuç umulandan daha etkili oldu.

Bir diğer önemli faktör ise geniş işbirlikleri. Aşı çalışmaları sürecinde araştırmacılar, ilaç şirketleri, sağlık otoriteleri, üniversiteler ve

hükümetler arasında, geçmişte pek görülmemiş seviyede hızlı ve yakın bir işbirliği gelişti ve bu işbirliği, dünya çapında aşı

araştırmalarına gönüllü olarak katılan binlerce insan tarafından da desteklendi.

İşin bilimsel tarafına gelirsek; -her ne kadar hastalıklar/virüsler arasında kıyas yapmayı, hiyerarşik bir okuma yapmayı sevmesek de-

COVID-19, yapısı HIV’e kıyasla daha basit olan bir virüs. Örneğin HIV DNA hücresine erişir, orada yaşar, çoğalır.
 

COVID-19 ise -ne mutlu ki- bu yeteneğe sahip değil yani DNA hücresine nüfuz edemez. İki enfeksiyon arasındaki bir  diğer belirgin

fark ise zekaları. HIV doğası gereği oldukça hızı değişebilir. Buna bir tür adaptasyon yeteneği de denilebilir. Yani HIV, kendisine

karşı geliştirilen -özellikle aşıları- hızlıca çözerek, onları işe yaramaz hale getirmek konusunda oldukça yetenekli. Ona zeki/akıllı

virüs denmesinin sebeplerinden biri bu. COVID-19 ise -yine ne mutlu ki- HIV kadar zeki olmayan, o hızda değişmeyen, değişse bile

temel davranışları değişmeyen bir virüs. COVID-19’un bu sabit karakteri ve tutarlı davranışları, aşının bu kadar hızlı bir biçimde geliştirilebilmesinde bilime çok yardımcı oldu. Özetle, karşımızda karakteristik özellikleri ilk günlerden beri bilinen ve tutarlı

davranan bir virüs olması süreci büyük ölçüde hızlandırdı.


Öte yandan, HIV’in -şimdilik- bir aşısının olmaması, bilimin HIV tedavisinde başarısız olduğu anlamına gelmiyor. Tam aksine, HIV ve AIDS’in,

bilimin çok kısa bir zaman diliminde devrim niteliğinde gelişmeler gösterdiği ve diğer hastalık alanlarına maksimum katkı sunduğu bir

çalışma alanı olduğu söylenebilir. Günümüzde HIV’in -en az-  30 farklı alternatif içeren etkin bir ilaç tedavisi (ART) var.

Bu etkin ilaç tedavisi sayesinde HIV ile yaşayan bireyler, sağlıklı ve uzun bir ömür sürebilir, virüsü
-kondomsuz ilişkilerde bile-
bulaştırmaz (Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan), tamamen doğal yollarla gebelik süreçleri geçirebilir, HIV taşımayan

bebek sahibi olabilir ve yasal, sosyal, çalışma hakları ve  fırsat eşitliği gibi açılardan toplumun

eşit birer ferdi olarak konumlanırlar.

Son olarak, COVID-19 aşısının araştırılması sürecinde oluşan bilimsel birikim ve ilk kez kullanılan (mRNA gibi) yöntemlerin

HIV’in aşısının bulunması sürecine yüksek düzeyde katkıda bulunarak hızlandırması yönünde bir

beklenti olduğunu da ekleyelim.

bottom of page