Sabancı Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi ve Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü Beste İrem Köse’nin hazırladığı bu önemli yazı dizisi “80’ler: HIV temelli damgalamanın inşası” başlıklı birinci ve ''90’lar: Dernek bazlı HIV aktivizminin doğuşu'' başlıklı ikinci bölümünden sonra 2000'li yıllardaki HIV aktivizmi hareketlerini mercek altına alıyor.
Bizce, HIV ile yaşayanlar, yakınları, hekimler, alanda çalışanlar ve konuyla ilgilenen herkesin kesinlikle okuması gereken, temel başvuru kaynağı niteliğindeki bu yazı dizisinin ‘'2000'ler: Özne Odaklı Bir HIV Aktivizmine Doğru'' başlıklı 3. bölümünü de aynı heyecanla ilginize sunuyoruz.
İyi okumalar.
www.kirmizikurdele.org
Yayına hazırlayan: Beste İrem Köse
Yayın tarihi: Temmuz 22, 2022
(Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur.
Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı, 3. Bölüm
2000’ler: Özne Odaklı Bir HIV Aktivizmine Doğru
Yazı dizimizin 1990’lı yılları konu alan 2. bölümü, 90’lı yılların dernek bazlı HIV aktivizme ve uzun soluklu devlet-sivil toplum girişimlerine sahne olduğunu konu etmişti. 90’larda ayrıca uluslararası kamuoyunda cinsel sağlık alanında hak temelli bir yaklaşım benimsenmiştir. Türkiye’de anne sağlığı yerine kadın sağlığını önceleyen Birleşmiş Milletler Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansına imzacı olmak ve UNAIDS gibi uluslararası HIV aktivizmi yürüten organizasyonlarla ortak projeler yürütmek gibi hak temelli
politika adımları atmıştır.[1] 2000’li yıllar ise muhafazakâr politikaların benimsenmesiyle beraber hak temelli cinsel sağlık yaklaşımında atılacak geri adımların habercisi olacaktır.
2000’lerin başında Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmek için gösterdiği çabalar, örneğin yeni derneklerin kurulmasının kolaylaştırılması, sivil toplum için elverişli koşullar oluşturmuştur. Bu gelişmelerin yanında dijitalleşmenin hız kazanması, HIV ile yaşayanların ilk özne derneği olan Pozitif Yaşam Derneğinin kurulmasına ortam hazırlamıştır. HIV ile yaşayanlar önce bir mail grubu üzerinden deneyimlerini paylaşmaya başlamış, ardından tanık oldukları hak ihlalleri üzerine harekete geçmek isteyerek dernekleşme yoluna gitmişlerdir. HIV ile yaşayanlar, aileleri ve doktorların yoğun katılım gösterdiği Pozitif Yaşam Derneği, HIV ile yaşayanlara destek sağlamak, hak savunuculuğu yapmak ve kamuyu HIV konusunda bilinçlendirmek gibi çalışmalarda bulunarak Türkiye’de HIV aktivizminin seyrini değiştirmiştir. Böylece artık HIV ile yaşayan öznelerin girişimleriyle HIV ile yaşayanları gözeten politikalar üretilmeye başlamıştır.
HIV ile yaşayanların örgütlenmeye başladığı bu yıllarda aynı zamanda cinsel sağlık hakları konusunda yaşanacak gerilemenin ayak sesleri duyulmaya başlanmıştır. Örneğin, 2003 yılında hayata geçirilen Sağlıkta Dönüşüm Programını takiben birinci basamakta üreme sağlığı hizmeti verme konusunda özelleşmiş Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Müdürlüğü kapatılmış ve aile hekimliği sistemine geçilmiştir. 2003 yılında hükümetin gebeliğin onuncu haftasından sonra yapılan tedavi amaçlı kürtajı kısıtlama yönündeki girişimi kadın örgütleri, tıp dernekleri ve medya tarafından itirazla karşılaşınca tasarı geri çekilmiştir.[2] Bu tür muhafazakâr politikalar 2005’te Avrupa Birliği ile olan görüşmelerin kısmen askıya alınması sonucu Avrupa Birliğine girme umudunun azalmasıyla hız kazanmıştır. Türkiye’nin adaylığının askıya alınmasının nedenlerinden biri de hükümetin zinayı suç sayma çabasıdır.[3] Cinselliği aile içine hapseden bu bakış açısı, HIV aktivizminin ne denli zor bir atmosferde yürütüldüğünü gözler önüne sermektedir.
Sonuç olarak, 2000’li yılların başında HIV aktivizminin Avrupa Birliğine girme yolunda atılan özgürlükçü adımlar ve dijitalleşme sayesinde hız kazandığını ancak sonrasında Avrupa Birliği üyeliği umudunun azalmasıyla kendini göstermeye başlayan muhafazakâr eğilimler sonucunda zorluklarla karşılaştığını söyleyebiliriz. Çünkü cinselliğin aile içine hapsedilmesi, HIV’e yönelik halihazırda var olan ön yargıları artırmaktadır. Nitekim bu ön yargılar, 2010’lardan günümüze kadarki dönemi ele alacak olan bir sonraki ve son yazıda anlatılacağı üzere HIV aktivizminin önüne aşılması güç bariyerler oluşturacaktır ancak yine bir sonraki yazıda bahsedileceği gibi yıllar geçtikçe olgunlaşan ve karşılaştığı zorlukları kapasite gelişimi açısından fırsat olarak değerlendirmeyi başaran Türkiye HIV aktivizmi hareketi bu zorlukların üstesinden gelebilecek potansiyele sahiptir.
(Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı başlıklı yazı dizisi 2010'lu yıllara odaklanan 4. bölümü ile www.kirmizikurdele.org ‘de devam edecek. )
www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey
[1] Dağlar Çilingir, “Young Activist Perspectives towards Turkish Sexual and Reproductive Health Policy and Services: Problems, Barriers, Ideals”, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, 2021, s. 32.
[2] Ayşe Dayı, “Neoliberal Health Restructuring, Neoconservatism and the Limits of Law: Erosion of Reproductive Rights in Turkey,” Health and Human Rights 21, no. 2 (2019), s. 59-61.
[3] Ayşe Güneş-Ayata and Gökten Doğangün, “Gender Politics of the AKP: Restoration of a Religio-Conservative Gender Climate,” Journal of Balkan and Near Eastern Studies 19, no. 6 (2017), s. 615.