Yayına hazırlayan: Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllü Editör Ekibi
Tarihte bir ilk!
Geçtğimiz aylarda duyurulan ve bizim de ‘Londra Hastası’ HIV kesin tedavisi yolunda iliklerimize kadar umutlanmaya değer mi? başlıklı çok ilgi çeken ve okunan #hivbilgisi yazımızla değerlendirdiğimiz Londra Vakasından sonra, şaşırtıcı ve bilimsel açıdan ufuk açıcı bir vaka daha gelişti.
Avusturalya’nın Sidney kentinde gerçekleştiğ duyurulan bu olayı **Türkiye'nin en çok başvurulan ve güvenilir #hivbilgisi kaynağı Kırmızı Kurdele İstanbul'un ''HIV hakkında her şey'' sayfaları gönüllü editör ekibi sizin için değerlendirdi ve (sayfada, aşağıda bulacağınız) referansları ile birlikte yayına hazırladı.
HIV kendi kendine yok oldu!
Avusturalya’nın Sidney kentinde yaşayan bir HIV pozitif bugüne kadar hiç ilaç kullanmadığı halde, tanı aldıktan yıllar sonra HIV enfeksiyonu kendiliğinden yok oldu.
“Vaka-C135” adı verilen olayın, normal şartlarda bir arada olması mümkün olmayan bazı özel durumların, kendiğinden bir araya gelmesiyle gerçekleştiği belirtildi.
Vaka ile ilgilenen araştırmacılar, C135 kodu verilen hastada gözlemlenen durumun aslında, HIV’in insan vücudundan nasıl tamamen atılabileceğini anlamanın çok kolay olmayacağını ve eğer mümkünse bile bunun, farklı insanlar için farklı şekillerde gerçekleşeceğini öngörerek, HIV’I insan vücududan tamamen silme çalışmalarını hızlandıracak veriler sunmadığını ve o aşama için henüz çok erken olduğunun altını çizdiler.
C135 adı verilen hastaya 1981 yılında, daha henüz 34 yaşındayken, bir araba kazası sonrası kendisine verilen kandan HIV bulaştı. Sidney Kan Bankası Kohortu (SKBK) adı verilen bir gruba dahil olan kan donörü tarafından o dönemde Vaka-C135’in de aralarında bulunduğu 8 kişiye HIV bulaşının gerçekleştiği resmi kayıtlar altında. Çünkü o yıllarda kan ürünleri HIV bakımında taramak mümkün değildi. Böyle bir risk bugün sıfır değilse de sıfıra çok yakın. İlgili ek bilgi için görseli okuyabilirsiniz.
SKBK Hastaları olarak adlandırılan 8 kişi, enfeksiyonun bulaşmasından bu yana, herhangi bir ilaç tedavisi kullanmadan, CD4 sayıları hiç düşmeyerek, elit kontrolör olarak yaşamlarına devam ettiler. Hastaların ikisi, tanı aldıktan sonraki yıllarda, HIV ile ilişkili ya da HIV’den bağımsız nedenlerle hayatlarını kaybettiler. Geriye kalan 6 hasta ve donör’den günümüzde sadece 3’ü hala *elit kontrolör olarak yaşamlarını sürdürüyor.
*Elit kontolör: HIV taşıyan olan (HIV pozitif) ancak hiçbir ilaç kullanımına gerek kalmadan virüs vücut tarafından tamamen kontrol altına alınarak baskılanan ve belirlenemeyen seviyede olan çok az sayıdaki insana verilen isim.
2011 yılında bu hastalar üzerinde başlanan çalışmaya göre, elit kontrolör olarak yaşamlarına devam eden hastaların CD4 hücrelerinin, HIV’in p24 proteinine karşı tepki verdikleri ve bu sebeple HIV’in viral kopyalamayı gerçekleştiremediği belirtildi. Özellikle C135 kodlu hastada CD4’ün HIV’e karşı verdiği “reddedici” tepki, genetik döngünün oluşmasına da tamamen engel oldu.
Araştırmacılar, Vaka-C135’in geçmiş sağlık kayıtlarına baktıklarında, kendisinin kesinlikle HIV tanısı aldığını ve doktor kontrolünde takip edildiğini onaylıyorlar. Yaptıkları incelemede ise CD4’ün hiç 500’n altına düşmediğini hatta yaklaşık 20 yıl önce sadece 750 seviyesine gerilediğini belirtiliyor.
İncelemeye konu olan vakada görülen patolojik durum kesinlikle şahsa münhasır yani kişiye özel, hatta eşsiz bir durum. Hastanın vücuduna giren bir antijene bağışıklık sisteminin verdiği tepki, HIV söz konusu olduğunda, normalde olması gerekenden daha farklı gelişmiş
Yapılan araştırmada, SKBK hastalarının tümüne HIV bulaşmasına aracı olan donörün kanındaki virüs, yeniden DNA oluşması sırasında, viral olarak kaliteli yeni virüsler oluşmasını da engellediği belirtiliyor. Bu sayede de yeni oluşan kopya virüslere bağışıklık sisteminin farklı tepki verip onları baskıladığı görüşü hakim. Aynı zamanda virüsün kendisini kopyalaması, vücuda girdikten sonra çoğaltması (replikasyon) sürecinin de olağandan yavaş olmasından dolayı, normal viral döngünün başarılı olamadığı araştırma sonuçları arasında.
Ek olarak, C135’te görülen bağışıklık sisteminin erken dönem tepkisi, zaten genetik açıdan başarılı bir yapıya sahip olmayan virüslerin, temizlenmesine yol açtığı da raporda yer alıyor.
Peki bilim insanları, C135’te gerçekleşen olayı, diğer hastalarda da olmasını sağlayabilirler mi?
Muhtemelen cevabımız hoşunuza gitmeyecek fakat sadece bilimsel araştırmalara dayalı aktivizim ve #hivbilgisi yayıncılığı yapan bir STK olarak doğruyu söylemek zorundayız. Sanıyoruz bizi Türkiye'nin en çok başvurulan ve güvenilir #hivbilgisi kaynağı yapan şey de bu yaklaşımımız.
Şimdi oruyu tekrar hatırlayalım; Peki bilim insanları, C135’te gerçekleşen olayı, diğer hastalarda da olmasını sağlayabilirler mi? Çok büyük olsalıkla hayır!
Çünkü, C135 isimli vakada gerçekleşenlerin diğer hastalarda da olabilmesi için, bulaşının gerçekleştiği hastanın bağışıklık sisteminin karakteristiği ve viral yapının “başarısızlığı” gibi bir çok farklı karakteristik özelliğin zincirleme olarak gerçekleşmesi gerekiyor.
Araştırmacılar, şu anda henüz gün yüzüne çıkmamış olsa da, dünyanın benzeri vakaların olabileceğinin altını çiziyorlar. Bu sebeple, dünyanın neresinde olursa olsun, elit kontrolörlerin dikkatli bir şekilde takip edilmesi, belki ilerleyen dönemde, HIV’I tamamen yok etmek adına yapılacak çalışmalara da farklı bir bakış açısı kazandıracağının belirtiyorlar.
**2018 yılı tamamı ve 2019 yılı ilk 5 ay karşılaştırmalı Alexa, SimilarWeb analizlerine göre
Referanslar
Zaunders J ve diğerleri. Possible clearance of transfusion-acquired Nef and LTR-deleted attenuated HIV-1 infection by an elite controller with CCR5 Δ32 heterozygous and HLA-B57 genotype. Journal of Virus Eradication, issue 2. Online publication, June 2019.
Zaunders J ve diğerleri. The Sydney Blood Bank Cohort: implications for viral fitness as a cause of elite control. Current Opinion in HIV AIDS 6(3):151-6. May 2011. See abstract here.