Yayına hazırlayan: Arda Karapınar
Ayrımcılık hakkındaki bu #hivbilgisi yazımıza HIV hakkında herkes duyana kadar tekrar etmekten bıkmayacağımız iki iyi haberlerle başlayalım; Bir; Günümüzde, eğer erken bir aşamada HIV tanısı aldıysanız, kesintisiz bir HIV tedavisine erişebiliyorsanız ve tedavi uyumunuz tam ise ömür beklentiniz HIV taşımayan birinin beklentisi ile tamamen aynı seviyededir.
İki;
HIV tedavisi sizi Belirlenemeyen seviyeye ulaştırdıysa (ki ulaştırır!) HIV’i cinsel yolla bu laş tır maz sı nız!
80’lerde HIV tanısı almak, yüzünüze ölüm fermanı okunması ve vasiyetinizi yazmaya davet edilmek demekti. Yukarıda ve her fırsatta tekrar tekrar hatırlattığımız bu gelişmeleri, 80’lerin karanlık tablosu ile kıyaslarsak, oldukça iç açıcı ve umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu herkes söyleyebilir. Peki tüm bunlara rağmen nasıl oluyor da neredeyse 40 yıldır ayrımcılık liginin açık ara şampiyon konusu olarak kalabiliyor? Yanlış kimde, nerede? HIV pozitif olduğunu arkadaş ortamında veya bir arkadaşlık sitesi/uygulamasında söyleyebilecek kadar cesur olan az sayıdaki HIV pozitif, sırf bu yüzden reddedilmekten ifşa edilmeye, dışlanmaktan, tehdit edilmeye kadar pek çok çirkin davranışa maruz kalıyorlar. Tıp bilimindeki aksini gerektiren tüm gelişmelere rağmen, HIV pozitifler bugüne kadar hiç karşı karşıya kalmadıkları sıklık ve sertlikte ayrımcılıkla muhatap durumdalar. Abarttığımızı mı düşünüyorsunuz? Bir arkadaşlık sitesinde profil açıp açıklamalar kısmına ‘Ben HIV pozitifim’ yazmayı ya da birkaç arkadaşınızla birlikteyken ''geçen gün test yaptırdım. HIV pozitif mişim’' demeyi deneyin.
Sonuçları bizimle paylaşmanızdan mutluluk duyarız.
Damgalama (stigma) gerçekte kime zarar veriyor? HIV’e ilişkin damgalama ile mücadele etmek, sadece HIV pozitif arkadaşlarınızın sırtını sıvazlayıp ‘ilaçlarını alıyor musun’ türünden sorular sormakla olmuyor. Aklı başında ve HIV bilimindeki muazzam gelişmelerin farkında olan biri olarak ‘ben HIV hakkında konuşmak istemiyorum. Çünkü karamsar bir konu’ dediğinizde sadece HIV’i değil, önleme araçlarını ve yollarını da konuşmuyor oluyorsunuz. HIV’i bir insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri olarak işaret ettiğimizde ise, hali hazırda HIV’le yaşamakta olan insanları hiç farkında olmadan kara bir deliğe göndermiş oluyoruz.
HIV’in bir fobi olarak ele alındığı küçük topluluklarda ya da arkadaş çevrelerinde olan insanlar ‘ya testim pozitif çıkarsa’ korkusuyla test yaptırmayı sürekli erteliyorlar. Böyle olunca da (eğer pozitiflerse) etkili bir tedaviye erişmekten ve hayatlarına aynen devam etmek şansından mahrum kalıyorlar.
Çözüm çok mu zor?
Değil! Gerçekten değil. Yeni HIV enfeksiyonu sayılarını azaltmak için, hepimizin yapması gereken şeyler çok, çok çok, basit; damgalama ve ayrımcılıktan vazgeçerek, HIV’i rahatça konuşmaktan çekinmemek ve Kırmızı Kurdele İstanbul gibi güvenilir kaynaklardan öğrendiğiniz bilgileri kullanarak insanları test yaptırmaya cesaretlendirmek.
HIV’le ilgili farkındalık kampanyalarının mezar taşları, tabutlar ve benzerleri ile yapıldığı günler çok geride kaldı. Bugünün kampanyaları aşktan, sağlıklı uzun ömürlerden bahsediyor ve aynı şeyi vurguluyor; HIV belirlenemiyorsa, bulaşmıyor!
Bilimsel gerçekler bunları söylüyor. Cehalet, önyargı ve korku ise sadece bugün değil, muhtemelen bundan 30 yıl sonra bile aynı kırık plakları tekrar ediyor olacak. Önemli olan, sorumlu bir birey olarak sizin hangi yolu seçeceğiniz.
Çünkü damgalama ve ayrımcılık, sadece HIV ile yaşayan insanlara değil hepimize, hatta bugün hiç çekinmeden bir başkasını damgalayanlara da zarar veriyor.
www.kirmizikurdele.org
#hivindogrusu